Şeffaf Balonlar

Ayvaini, Bursa, 18-21 Mayıs 2017

Geziye Katılanlar: Batuhan Batur, Bora Efe, Burak Dindar, Burak Gökyer, Ebru Tütüncüler, Ekrem Zengin, Emre Can Güzel, Nermin Akın, Ozan Küçükbağış, Özgür Koç, Recep Can Altınbağ, Selen Özkelebek, Serkan Boynueğri, Seyyidi Kerim Parlak, Türker Türkyılmaz

18 Mayıs Perşembe Sabahı kamp çantamı toparlayıp atölyeye gittim. Artık bölüme başlamam için geçmem gereken sınavı bir buçuk yılın sonunda geçmiştim ve kendimi sevdiğim şeylere verebilirdim. Dönemin son gezisine denk gelse de artık rahatça kamp yapıp mağaraya girebileceğimden çok mutlu ve heyecanlıydım.

Atölyede işimi bitirir bitirmez çıkıp okula gittim. Yemek alışverişi ve çantalama yapılmış, ufak tefek işler kalmıştı sadece. İşler bitirilip herkes tamamlandığında çantaları arabaya yerleştirip saat 20.24′ te yola koyulduk.

Yolda shiftler hazırlandı. Bir ara hafif uykuya dalmıştım ki mola verdik. Market hala inşaat halinde olduğundan boştu biraz. Birden gelen çikolata ihtiyacımı sınırlı seçeneklerden biri olan çokomelle karşılamak zorunda kaldım. Yola devam ederken Emre yaklaşık 40 şarkılık speleoplaylistini mağarada okumak üzere düzenledi.

Hava iyice kararmıştı ve biz de kamp alanına yaklaşmak üzereydik. Kulağımda kulakla otobüsün farı ile aydınlanan ağaçların ortaya çıkardığı silüetleri izledim. Yerde ceset olsun, ağaçtan sallanan beyaz elbiseli kadın olsun görmeyi bekledim o karanlıkta. Ekrem garip bir şeyler gördüğünü iddia etti daha sonradan. Bilemiyoruz…

Ayvaköy’ de durup bidonlarımıza su doldurduk ve yola devam ettik. O sırada Ozan da kendi arabasıyla kamp alanına bizden önce varmış. Biz de kısa bir süre sonra 00.45′ te kamp alanına vardık. Otobüsü boşalttık. Malzeme ve yemek çadırları ardından kişisel çadırlar da kuruldu. Bizden önce kamp alanına gelip ateş yakmış varlıkların ayin alet edevatları alandan imha edildi. Yarına dinç uyanmak için çok fazla vakit geçirilmedi, herkes yattı.

19 Mayıs Cuma Döşeme shifti Emre, Nermin, Ebru ve Ekrem olarak saat 11′ de mağaraya girdi. Kamp alanındakiler kahvaltı yapmak istiyordu ve tencerenin başında Burak D. vardı. Burak, kimsenin daha önce denemediği öncelik sıralarıyla bir yumurta hazırladı. Bu yumurtadan sonra yemek yaparken Burak D.’ nin söylediklerinin tam tersini yapmak konusunda karar kıldık.

Elbette kamp alanında yaratıcı şeyler de oluyordu. Recep ve takım arkadaşları güzel bir ağaç evin ilk odunlarını atıyorlardı… İlerleyen saat ve günlerde ağaç evin inşaatı sürecek, zemin ve çatısı meydana gelecekti. Sağlamlık testini de geçecekti bu ağaç ev. Ağaç evin yan alt kısmına yanında getirdiği hamağı kurdu Ozan. Kendi kendini sallayabildiğin ortopedik yastıklı rahat bir yatağa dönüştü sonraları. Hamak/yatak da sağlamlık testini geçti.

Kampta hayat ateş, ağaç ev, hamak arasında sakin bir şekilde dönüp giderken Ozan ile birlikte araba kullanmanın incelikleriyle ilgili ilk dersimizi yaptık. Direksiyon güzel bir şeydi, debriyaj ise çirkin..

İskambil kartları ortaya çıktığında saatlerce kaybolmayacağını bilemezdim. Her türlü kart oyunu iki mat üzerinde dakikalar hatta saatlerce dönüp durdu. Hem mağaradan çıkacaklar hem de mağaraya girecekler için yemek yapmaya karar verdik. Yemek olarak bulgur yapalım dedik ve altını çiziyorum sadece 1 paket bulgur kullandık. Evet 1 paket. Only 1 pocket. 1111#error# Mağaradan çıkanlar, girecekler ve hatta kamptaki herkes karnını doyurdu. Buna rağmen bulgur arttı. (Bu yazıda bulgura tekrar değinilecektir.)

Saat 16.45′ te Bora, Burak G., Kerim ve Recep mağaraya girdi. Kamp alanında yaratıcılık hala devam ediyordu bu yüzden bir de mancınık dikilmeye başlandı. Odunu toprağa iyice sıkıştırmak için kullanılan taş kırıldı ve taşın içinin parlıyor olduğunu görünce o an mancınıktan koptum ve etraftaki büyük taşları kırarak yarı değerli taşlar aramaya koyuldum. Araştırmalarım pek istediğim gibi sonuçlanmasa da bir kaç parça parlak taşı cebime atabildim.

Bu kamp Nermin, Ebru ve ben olarak sadece üç gadındık. Doğal olarak kendimizi hamakta yatıp dedikodu yaparken bulduk bir süre sonra. Yarı uyur yarı konuşur vaziyette sallanırken pasta yapmaya karar verdik ve pastanın tatlı telaşı işte o an başladı. Etrafta kremalar, sütler, kalıp kekler, pudingler uçuştu ve nur topu gibi iki tane pastamız oldu.

Akşam herkes ateşin başındaydı. Pastalardan birini bugün diğerini yarın yeriz düşünceleri, yerini ikinci pastayı eşit bölelim herkes yesin planlarına bıraktı. Pastalar silip süpürüldü. Gece uzayıp gitti ve biz uyuduk.

20 Mayıs Cumartesi Günün ilk shifti olarak Ozan, Selen, Türker, Batuhan Batur olarak 11.30′ da yola koyulduk. Mağaraya girip biraz ilerledik fakat toplam ağırlığımızın fazla olması sebebiyle bot su almaya başladı ve geri dönüp shift planını değiştirmeye karar verdik. Mağaranın ilk inişine geri döndüğümüzde Emre, Ebru ve Ekrem fotoğraf çekiyorlardı. Hızlı bir kararla shifti Ebru, Selen, Batuhan B. olarak değiştirdik. Türker bir sonraki shift ile mağaraya girecekti. Üç kişi olarak devam ettiğimiz shift bir öncekine göre çok daha rahat ve dengeliydi. Mağaranın suyu çok berrak ve aynı zamanda çok ılıktı. Mağara içinde Viyana’da kayıkla şehirler arasında gezdik, Paris’e gidip Eyfel kulesini, İtalya/Pisa şehrindeki Pisa kulesini gördük.

Kurbağalara selam verip çıkışa doğru yaklaşırken geçen sene (Ebru, Selen, Ozan, +? olarak) bottan düştüğümüz yerde düşüşümüzü andık. Mağaranın sonlarına yaklaştığımızda güneş ışığını gördük. Botu kenara çektiğimizde ise yere uzanmış şekilde fotoğraf çeken Emre’ yi, hareketsiz ve ifadesiz poz veren Nermin’ i ve çaresizce Nermin’ e ışık tutan Ekrem’ i gördük. Biz de birkaç poz verip yolumuza devam ettik. Mağaranın bitişinde Batuhan kendini suya attıktan hemen sonra pişman oldu. Ebru şaşkındı.. Çünkü; Ebru: Aaa balon var! Yine Ebru: Aaaaaa iki tane var hem de şeffaf balon!!! Hemen Ebru’ nun arkasından geliyordum ben de. Balonun burda ne işi var ki diye düşünürken şeffaf balonların yanında yüzen ambalajı gördüm. Üzüldük… 🙁

Biz mağaradan çıktıktan 10 dakika sonra saat 16.30′ da Bora, Türker, Serkan, Burak D. mağaraya girdi. Kampa dönüp giyindiğimde havanın hala aydınlık olması çok mutlu ediciydi. Ebru’ yla hamağa geçip yorgunluğumuzu attık.

Yemek hazırlıkları başlamıştı yine. Burak G. çok özel tarifli patlıcanlı mantar yapıyordu. İki en sevmediğim yiyecek bir arada olduğu için ben yemedim ama yiyenler çok beğendiler. Bir yandan da patatesli bezelye yapılıyordu. O sırada ben araba kullanmanın incelikleriyle ilgili ikinci dersimi alıyordum. Döndüğümde ateşin üzerinde üç tane tencere, her tencerede ayrı bir yemek vardı. Üçüncü yemek olarak Kerim bulgur pilavı yapmış. İki paket bulgur kullanmış. Bu yüzden patlıcanlı mantar ve patatesli bezelyeden bir kaşık, bulgurdan ise üç dört beş kaşık almak zorunluydu o gece. Kalan bulguru da Kerim bitirmek üzere yanına aldı, birkaç kişi de Kerim’ e yardım etti. İlerleyen saatlerde vampir köylü oynamaya karar verdik. Hepimiz için çok ateşli bir oyun oldu. Yorulanlar yavaş yavaş çadırlarına geçti ve uyuduk.

21 Mayıs Pazar Kamptaki son günümüzün sabahı hafif yağmurluydu. Haşlanmış yumurta deneyimiyle kahvaltımızı yaptık. Yağmur dindi ve toparlanmaya başladığımız sırada otobüs geldi. Çantaları otobüse yerleştirdik ve kamp alanından ayrıldık. 16.39′ da okula vardık.

Ekipler:

19 Mayıs Cuma:

  • Döşeme: Emre, Nermin, Ebru, Ekrem (11:00 – 16:00)
  • Bora, Burak G., Kerim, Recep (16:45 – 21:30)

20 Mayıs Cumartesi:

  • Ebru, Selen, Batuhan (11:45 – 16 20)
  • Bora, Türker, Serkan, Burak D. (16:30 – 21:30)

Selen Özkelebek